Eylül ayının ikinci
haftasıydı, geçici görev için Tekirdağ ’a sevk edilmiştim.
Bunu azıcık da ben istemiştim, zira orada üniversite okuyan baldızımın
kızı Çilem vardı. Hem bir büyüğü olarak onu hakimiyet
edecektim, hemde işimi yapacaktım. Otomobilimle Pazar akşamı
Tekirdağ ’a gittim ve uyuşmalı otelimize yerleştim. Daha
evvelden de orda kaldığım için, ısrarla çatı
katındaki deniz manzaralı odayı istedim. Yol bitkinliği
sezmiyordum, saat de erkendi, bizim Çilem ’in talebe evine bir
baskın sunim dedim. Otomobile sıçradım ve Çilem ’in evinin önüne
geldim.
Seslerden anlaşıldığına göre içeride bir hengamedir
kopuyordu. Kızlardan biri avaz avaz haykırıyor, bir erkek
sesi de yanıt vermeye çalışıyordu. Dışarda beklemeye
başladım. Ve azıcıktan, ince uzun bir genç hışımla
konuttan ufaladı, peşinden de bir kız koşarak gitti. Ve evdedi
hengame de sona erdi.
Otomobilden çıkıp zile bastım. İçeriden ağlama sesi
geliyordu. “Kim O?” dedi ağlayan ses. Çilem ’in eniştesi olduğumu
söylediğimde kapı açıldı. Yeğenimin konut
dostu Leyla ’nın ağlamaktan şişmiş
gözlerini görünce içim ayrılındı. Oysaki 20 gün evvel bizim
yazlığa geldiklerinde nekadar keyifliydi. Az evvelki
bağrışmayı dinlediğimi ve ne olduğunu sordum. Leyla
ağlayarak, erkek dostunu bir başka kızla kendi
yatağında tuttuğunu, oysa onu beğendiğini
filan söyledi. Leyla ’yı avuntu ettim, kendisinin daha çok genç
olduğundan, yarın birgün o çocuğu unutup
başkasını bulabileceğinden bahsettim. Leyla hali hazırda erkek dostuna
küfürler savururken, Çilem ve dostları geldi. Tabi onlar da
merakla ne olduğunu sordular. Leyla mevzuyu bir posta da onlara
anlatırken, Çilem boynuma sarıldı ve “Canım eniştem!”
diye koca bir öpücük kondurdu yanağıma. Ben de onu öpmek isterken
suratını çevirdi ve kazayla bütün dudağının yanından öptüm. Bu
minik kazaya Çilem tebessümürken, doğrusu ben azıcık utandım. Çükü Çilem
kendi çocuğum gibiydi.
Akşam yemek yeyip yemediklerini sordum. Leyla yememişti, Çilem ve
Tuğba ise birşeyler atıştırmışlar. Onlara,
“Hadi hep birlikte çıkıyoruz!” dedim. Benim arabya atladık hep
beraber ve otelin lokantasına gittik. Izgara birşeyler söyledik.
Kızlara, “Ne içersiniz?” dediğimde, Çilem ve Leyla bira istedi.
Tuğba ve ben, pek içki içmediğimizden, evvel kola
söyledik, ama Leyla ve Çilem ’e yarenlik etmek için bizler de bira istedik. Hem
manzaranın hemde deniz havasından olacak, banal bir içtik.
Hesap kaçtı bir tarafımıza diye düşünüyordum. Garson
Şeref ’i kenara çektim, bir 50 Lira toka edip, hesaba tenzilat
yapmasını ve kızların daha tez kelle olması için
biralarına votka koymasını söyledim. Başka cinsli
hesabın altından kalkamayacaktım zira. Şeref elinden
geleni yapacağını söyledi.
Saat gece 02:00 oluyordu. Çilem
ve Tuğba uyukluyor, Leyla ise bana, karşısına ne kadar
fırsat çıktığını, ama sevgilisini kandırmayı
asla düşünmediği mevzusundaki resitalinin 35. baskısını
yapmaktaydı. Bir ara bana kendini pek iyi sezmediğini söyledi.
Sarihçesi ben de pek iyi vaziyette değildim. Daha evvelden böyle
birşeyi varsayım edemediğim için Yeniden de kendimi tebrik ettim.
Şeref ’e bir işaret çakıp hesabı istedim. Hesap
pusulası 160 Lira olarak geldi. Şeref ’e, “Ok, odamın
hesabına ekle, yarın görüşürüz!” dedim. Leyla ile beraber, Tuğba
ve Çilemin koluna girerek, yukarıya odama çıktık. Daha sonra
kızlar için bir oda daha yakalamak için alt indim.
Resepsyonist Metin ağbi, bana, “Senin yan oda akşam 18:00 ’de
boşaldı, o surattan başkasına vermeyeceğim, şayet
gereksiniminiz varsa o odayı fiyat vermeden kullanabilirsiniz!”
dedi. Ona teşekkür edip anahtarı aldım ve yukarıya
çıktım.
Kızların üçü de içkinin ve sıcağın tesiriyle
sızmıştı. Yan odayı bir kolaçan ettim. Odayı
yakalayanlar birkaç saat uzanıp çıkmak zorunda kalmışlar
sanırım, zira ne banyo havluları kullanılmış, nede yatak
bozulmuştu. İçinde birkaç izmarit bulunan bir kültablasından
başka lekeli bir şey yoktu odada.
Evvel Tuğba ’yı, sonra da Leyla ’yı yan odaya götürdüm.
Tuğbanın kemerini ve pantolonunun düğmelerini çözdüm,
pantolonunu sıyırdım, gayet kolay çıkmıştı. Ben
Tuğba ile ilgilenirken, Leyla ’nın üzerine kusmuş olduğunu
farkettim. Onun da üzerindekileri çıkartmaya başladım. Evvel
kotunu, sonra da bluzunu çıkardım. Leyla ’yı bikini ile kezlerce
gördüğüm için bu manzarayı yadırgamamıştım, fakat
yinede tahrik olmadığımı söyleyemem. Bir koşu odama
gidip benim pak tişörtlerden birini aldım geldim. Üzerine tişörtü
giydirirken parfümü ile kendimden geçtim ve boynuna masum bir öpücük kondurdum.
Kızların odaları ile benim oda arasında balkondan
geçiş olduğu için, odalarının kapısını
içeriden kilitleyip, balkondan kendi odama geçtim.
Çilem kendi kusmuğu içinde
uyuyordu. Evvel askılı badisini, sonra da leş olmuş kotunu
çıkarttım. Don sütyen kalmıştı, ama hali hazırda saçında,
kolunda ve sütYeninde kusmuk vardı. Yatağın üzerindeki battaniye
kusmuktan kullanılacak gibi değildi zati. Battaniyeyi balkona
attım. Çilemi kucaklayıp, banyoya götürdüm, küvete
yatırdım, üzerine ılık suyu yakalamaya başladım.
Azıcık kendine kazanç gibi oldu. Yıkanması gerektiğini, bu
biçimde uyuyamayacağını anlattım. “Ok!” dedi. O
yıkanırken ben banyodan çıktım, odaya geçtim. Birkaç dakika
sonra havlu istedi. Havluyla beraber, benim çamaşırlarımdan bir
boxer ve tişört verdim. Sonra tekerrür odaya geçtim, dolaptan yedek battaniyeyi
üzerime alıp, ışığı söndürdüm ve yatağa
girdim.
Azıcıktan Çilem,
kurulanmış, benim boxer ve tişörtü giymiş halde geldi.
Gerçeğinde hali hazırda ayılamamıştı, ama en azından arınılmıştı.
Benim olağanda uyurken iç çamaşır giymek gibi bir adetim yoktur, ama
Çilem yanımdayken o halde uyuyamazdım. Çilem geldiğinde dikkat
ettim, ıslanmış sütYenini ve külodunu çıkarmış,
yalnızca benim verdiklerimi giymişti. Geldi ve yatağa süzüldü.
Konuşamıyordu, hemen uykuya daldı. Bense bir vakit daha yatmamıştım,
su içmek için kalktım. Yatağa tekerrür girerken Çilem döndü ve
bacağıma sarıldı. Ayağımın üzeri bütün
amına geliyordu, verdiğim boxer bol geldiği için,
ayağım amının dudaklarına da dokunuyordu. Çok
tahrik olmuştum. Ayağımı oynattıkça Çilem de
hareketlenmeye başladı. Amını benim ayağıma
sürttükçe, benim miniklik artık miniklik mufaklık
kavramını geçmiş, azmanlık mevkisine gelmişti.
Azıcık daha
alta doğru kaydım ki, ayağımın
yerini kasığım ve yarağım aldı. Azıcıktan Çilem ’de
hareketlenme tekerrür başladı, ama bu sefer benim yarrak Çilemin
amına badana sürüklüyordu. Direnecek eforum kalmamıştı,
göğüslerini tişörtün üstünden hafiften okşamaya başladım.
Çilem yattığı için, olağan koşullarda azıcık sürtündükten sonra uykuya
devam etmesi gerekirken, durmuyor ha bire kerkiniyordu. En sonunda durdu. Boşalmıştı.
Vakadan çok zevk aldığı amından akan akışkanlardan
muhakkaktı. Ben de durdum, ama ben daha boşalmamıştım. Onu
dudaklarından öpmek istiyordum. O ise, sanki Memelerim ve amımla
oynamana izin veriyorum ya, dudaklarımda ne işin var? der gibi,
dudaklarını kaçırıyor, bir cinsli öptürmüyordu. Doğrusu
azıcık hiddetlenmiştim.
Kalktım ve balkona
çıktım. Balkonda bir sigara yakacakken, yan odadan
kızların odasından gelen sesler dikkatime sürüklemişti,
balkondan hemen onların odaya daldım. Hava aydınlanıyordu
ve içerisi alaca karanlıktı. Tuğba sağa sola dönerek
uyuyordu, herhalde uyuyordu, Yeniden de bütün emin değildim. Ama Leyla
yatakta yoktu. Banyoya baktığımda Leyla ’yı orada yerde
uyur buldum. Sanırım tuvalete gitmek istemiş, ama
düşmüştü. Hemen kaldırdım. Yerler ıslak ve kaygandı.
Yavaş yavaş yürüyerek balkona çıktık. Pak hava iyi
gelecekti. Leyla balkon demirini dayanmıştı, ama hali hazırda kendine
gelemiyordu ve düşecek gibi duruyordu. Arttan
sarıldığımda yarağım çıplak derisine
dokundu, altında külotu yoktu. İşemek için banyoya giderken
çıkarmış olmalıydı. Çok makûs tahrik olmuştum, ama
ileri gitmedim, Leyla ’yı tekerrür odalarına götürdüm ve yatağa
yatırdım. Bacaklarını öyle bir
ayırmıştı ki, bu sefer dayanamadım ve cillop gibi
amına bir dil attım. Leyla hiç tepki vermedi, ama ben Tuğba ’nın
uyanmasından çekindiğim için, üstünü örtüp odama gittim. Çilemin
yanına yattım, yattım.
Uyandığımda
yarağım şişmiş, kasıklarımın
sızısından kıvranıyordum. Çilem ise
bacağını ve kolunu üzerime atmış, tam
ağırlığını bana vermişti. Dizimi yukarıya
kaldırdığımda Yeniden benim yarrak Çilem ’in amına
dokunuyordu. Biraz sürtünsem boşalacaktım. Öyle de yapmaya
karar verdim ve sürtünmeye başladım. Azıcık da o
kıpırdadı. Bütün icraat başlayacaktı ki, Çilem yatakta
doğruldu. Ne olduğunu kavramadım, benim yarrağı yakaladı,
beni hali hazırda uyuyor sanıyordu sanırım, yarağımı öptü ve
banyoya gitti. Fırsatı kaçırmıştım, peşinden
banyoya gitmek istedim, ama nedense yapamadım. Yatakta kendi kendime
kızıyordum.
Çilem banyodan gelip yanıma
oturduğunda, ben yatakta doğruldum. Yeniden lekelilerini giymişti. Bana,
“Uyandırdım mı?” dedi. “Yok şimdi uyanmadım.” deyince,
utancından alt dudağını ısırmaya
başladı. Güldüm. Akşam olanları sordu, kısaca
anlattım. Şimdi duş alma sırası bana gelmişti.
Ben yataktan kalkmış, duşa giderken, gözünün ucuyla benim alete
bakıyordu. Ona kasıklarımın çok
ağrıdığını söyledim. Güldü, konuşmadı.
Banyodan çıktığımda, “Acıktım!” dedim. Onun da
içi kıyılmıştı. Kızların yan odada
olduğunu söylediğimde, hemen koştu, onları da
uyandırdı. Kahvaltı edecektik, ama otelde öğlen yemeği
servisi başlamıştı dahi. Kızlara sordum, “Konutta
çayınız var mıydı? Ben çaysız kahvaltı yapamam!”
dedim. “Var!” dediler. Otelden dağıldık.
Konuta giderken, marketten peynir,
zeytin, salam, yumurta, domates, salatalık filan aldım ve
kızların evine geldik. Talebe konutlarını çok iyi öğrenirim, bir
dolap vardır ve içindekiler bozuktur, bir şey yememek gerekir.
Kızlar aldığım malzemelerle kahvaltı hazırlamaya girişti,
ben de konutu gezdim. Kahvaltıda, Leyla, “Deniz
kenarındayız, ama daha denize giremedik!” dedi. Ben hemen, “Bugün denize
gidelim ozaman!” dedim. Tuğba, “Benim erkek dostum gelecek,
olmaz!” dedi. Tuğba ’ya, “OK! Sizi konutta yalnız bırakalım
mı?” dedim. Güldü, evet anlamında kafa salladı. Karar
verilmişti, denize gidilecekti. Kızlar iki yıldır o konutta bir
aradaydılar ve gidilecek hiçbir yeri öğrenmiyorlardı.
Hazırlandılar, atladık
otomobilime, Uzunçiflik tarafına doğru yol aldık. Bu etrafı azıcık öğreniyordum,
ağaçlı ve kıraç bölümler arasında minik saklı plajlar
vardı. Bunlardan birine saptık. Hem hafta içi, hem de Eylül
ayında olduğumuzdan çok tenhalaşmıştı her yer.
Gözümüzün görebildiği yerde kimsecikler yoktu. İyice
yayıldık bir gölgeliğe. Mübarek güneş, Temmuz güneşi
gibi yakıyordu. Çilem tişört ve şortunu fora etti, Leyla da
çarçabuk üstündekileri çıkardı, denize koştular. Ben daha duba
gibi sahilde bekliyordum. Ben pantolonumu çıkarana kadar, ikisi de suya dalmıştı
dahi.
Gıdaları ve biraları
gölgeye gizledim, soyunup peşlerine takıldım. Ben bütün suya
girecekken çıktılar, “Hadi güneşlenelim!” dediler. “Haydaaa!”
diye kızdım onlara. Ama su soğuk gelmişti onlara,
güneşte uyumak içlerini ısıtacaktı. Ben de geri döndüm
onlarla beraber. Kurulandılar, hasırlarını serdiler ve
güneşin altında yattılar. Saat 15:30 filan olmuştu,
sandviçleri biralarla yuvarladık. Onlara, “Bakın güneşte fazla
durmayın, makûs çarpılırsınız!” dedim, ama dinleyen
kim?
Benim otomobilin valizinde herzaman,
Palet, dalma gözlüğü ve zıpkın bulundururum. Benimkisi özel
merak işte, dalmayı hoşlanıyorum, nasibim varsa iyi balık
avlarım. Valizden malzemeleri alıp denize girdim. Denize
girdiğimiz yerin çevresinde kayalık alanlar olduğundan iyi
balık vardı. 2 adet Karagöz, 2 adet de Kefal vurdum. Sahile
çıktığımda, kızlar güneşte uyuyordu. Üstlerine su
damlattım, aldırış eden olmadı. Güneş kremi
döktüm, Yeniden hareket yok. Çilemin üzerindeki kremi elimle yaydırmaya
başladım. Bikinisinin üstünü çözdüm, tam sırtını
kremledim, hali hazırda kalkmıyordu. Boynunu, omuzlarını, belini bolca
güneş kremi ile sıvadım. Gizeme bacaklara gelmişti, bu
sefer tacizlerime ‘Dur! ’ diyeceğini düşünüyordum, ama demedi…
Ayak bileklerinden
başlayıp yukarıya doğru masaj yaparak çıktım.
Kalçalar iki posta kremlendi. Elim bacaklarının birleşme yerine
geldiğinde, poposunu azıcık daha yukarıya kaldırdı. Bu, ‘Devam
et! ’ dercesine bir işaretti. Leyla ’yı hakimiyet etmek emeliyle
baktım, suratı diğer tarafa dönük uyuyordu. Elimi Çilem ’in bikinisinin içine
sokup, poposunun yanaklarını yoğura yoğura kremledim. Başparmağımla
götünün deliğine masaj yaparken, Çilem poposunu azıcık daha
kaldırıyordu. Bikinisinin amına gelen kısmı ise çoktan
ıslanmıştı. Çok tahrik olmuştum, yarağım
patlamak üzereydi. Çilemin kulağına eğilip, “Devamı
akşama, hadi şimdi denize girelim!” diye fısıldadım.
Çilem ’le kalktık, denize
girdik. Serin suya girince azıcık olsun gevşemiştim. Ama orada
da pek sakin duramadık, Çilem ’le elleşmelerimiz, oynaşmalarımız
devam etti. En sonunda Çilem bacaklarını belime doladı. Ve bütün
kucağıma yerleştiği esnada bir ses duyduk, “Napıyorsunuz
bakiim siz?” diye. Leyla ödümüzü koparmıştı, ikimiz de bir yana
attık kendimizi suyun içinde. Çilem, “Gidelim artık, akşam oluyor!” dedi. Oysa benim
tasarımda geceyi burada geçirmek vardı. Leyla güneşte
yattığından başı ağrımıştı ve konuta gidip
yatmak istiyordu. Zorunlu Olarak derlendik ve yola çıktık.
Leyla ’yı konuta vazgeçip, Çilem de otelde duş almak daha kolay
olacak diye, konuttan üzerine giymek için birkaç parça elbise aldı ve otele
döndük.
Otele vardığımızda
anahtarı alıp yukarıya çıktık. Odanın
kapısına varana kadar ikimiz de sakin ve akıllıydık. Ama içeriye girip
te kapıyı kilitler kilitlemez, dudaklarımız birbirine
yapıştı, hoyratça birbirimizin bedenini okşamaya
başladık. Yarağım kazık gibi olmuştu. Çilem benim
pantolonumu indirirken, ben de onun şortunun arttan elimi içeri
sokmuş, götünü amını kurcalıyordum. Şıpır
şıpır olmuştu amı Yeniden. O zevk sularını kana
kana içmek, kafamı amına gömüp, tam geceyi o biçimde geçirmek
istiyordum. Çilem bu arada hür vazgeçtiği
yarağımı ağzına alarak, büyük bir ustalıkla
yalayıp, emmeye başladı. Boş durmak istemiyordum, Çilem ’i
ayağa kaldırdım, ikimizi de anadan üryan ceddip, yatağa
geçtik, 69 olduk. Birbirimize uzun vakit oral yaptık, kezlerce
birbirimizin ağzına suratına patladık. Duş alıp tekerrür
yatağa geöiyorduk. En son sefer dudaklarımız
birleştiğinde, ikimiz de bitkinlikten geberiyorduk. Çilem
öpüşürken yatakaldı. Ben bir vakit daha kurnaz kaldım,
Çilemi uyurken izledim. Sonra ben de yatmışım.
Gözlerimizi açtığımızda
sabah ezanı okunuyordu. Tekerrür öpüşmeye başladık,
herşey yine başlıyordu. Ama busefer uykumuzu
aldığımızdan, ikimiz de dinlenmiştik. Artık
Çilem ’i sikmek istiyordum. Yarrağım amına badana yaparken,
Çilem, “Ben daha kızım!” dediğinde, Zonkkk oldum, “Nasıl
başka bir deyişle, bakiremisin hali hazırda?” diye sordum.
Afallamıştım, bu kadar porfesyonelce yarak yalayan
bir kız nasıl bakire olabilir diye. Çilem, anlattığına
göre, mektepten bir çocukla geçen aya kadar çıkmış ve sonunda
ayrılmışlar. Fakat ilişkileri zamanınca oral seksten öteye
gitmemişler. Kızlığına elletmediğini, hatta
arkadan dahi yaptırmadığını söyledi. İnanmak
istemiyordum, zira artık onu sikmek için
sabırsızlanıyordum, ama bakire olması işime de gelmiyordu
sarihçesi.
Moralimin bozulduğunu gören Çilem,
dudaklarıma bir öpücük kondurdu, “Fakat şimdi istiyorum, neremden
istiyorsan yapabilirsin aşkım!” diyerek bacaklarını
ayırdı. Gerçeğinde onu amından sikmeyi çok istiyordum, ama o
an için kızlığını bozup bozmamakta
tereddüttüm. Onun için, “Dön arkanı ve domal!” dedim. Çilem
götten sikeceğimi kavradı ve çantasına uzandı, krem
çıkarıp uzattı, sonra domaldı. Götünün deliğini evvel
azıcık dilledim, sonra krem sürüp, bir parmağımı sokup
parmakladım bir vakit. Gerçekten de götten sikilmediği emin oluyordu,
çok dardı göt deliği. Canını yakmamaya çalışarak,
ikinci parmağımı da sokup, göt deliğini esnetip, azıcık
alıştırdım. Bu arada öteki elimle de devamlı klitorisini
okşuyordum.
Şimdi iki parmağımı götüne
rahat rahat sokup çıkarıyordum. Amını okşayan elime
ise amının suları gelmeye başladığında,
Çilem inleyerek, “Sik beni enişte, yarağını sok, hadi!”
diye dilenmeye başladı. Parmaklarımı götünden
çıkarıp, yarağımın başını da kremledim
ve arkasını yaklaştım. Çilem kafasını yastığa
bastırmış ve götünü havaya dikmişti. Bir elimle götünün
yanaklarını ayırıp, diğer elimle yarağımın
başını göt delini dayadım ve bastırmaya
başladım. Yarağımın başı ‘Plöp! ’ diye girdiğinde,
Çilem çığlık atmamak için yastığı
ısırıyordu. Yarrağımın başı
girmişti, kalanını da sokmak için azıcık
bastırdığımda, Çilem elini arkaya atıp,
göbeğimden ittirerek, “Dur enişte! Çıkart, çok acıyor!”
dedi. Canını yakmak istemediğim için çıkardım.
Çilem döndü ve “Bu böyle olmayacak enişte,
ben sunim, uzan sen!” dedi. “Tamam!” deyip, sırtüstü uzandım.
Çilem götünün deliğine ve yarağımın başına azıcık
daha krem sürüp, Alaturka tuvalete çişini yaparmış gibi
yarağımın üstüne çöktü. Eliyle yarağımı yakalayıp,
göt deliğinin ağzına denk getirdi ve yavaş yavaş
üstüne oturmaya başladı. Acıdan dudaklarını
ısırsa da, bu biçimde daha kolay alıyordu götüne.
Yarrağımın milim milim götüne girişine izliyordum.
Sonunda ıhılaya ıhılaya yarrağımı köküne
kadar götünün içine almış ve oturup kalmıştı öylece. Hali Hazırda
acı dinlediği suratından emin oluyordu. Ben yarağımı
alttan oynatacak gibi olduğumda, “Ahhh! Kımıldama neolursun enişte!”
diyordu.
Çilem bir vakit daha hareketsiz oturduktan sonra
kendiliğinden götünü hafif hafif oynatmaya başladı. Götünü
birkaç santim kaldırıyor, sonra tekerrür usulca oturuyordu. Her
seferinde azıcık daha, azıcık daha derken, emin bir vakit sonra artık
yarağımın başı görünecek kadar götünü yükseltiyor ve
yine oturuyordu. Dudaklarını ısırışından,
hem acıyı, hem zevki aynı anda yaşadığı
emin oluyordu. Elimi amına atıp, klitorisini okşamaya
başlayınca, Çilem oturup kalkma hareketlerini
hızlandırdı. Artık ellerini arkaya atmış, ayak
bileklerimden tutunarak, hem inliyor, hem de götüyle yarağımı
çılgın gibi sikiyordu. Okadar süratli oturup kalkıyordu ki, her
seferinde götü kasıklarıma vurduğunda, taşaklarım olağanüstü
ağrıyordu.
Fakat bu fazla sürmedi, Çilem, “Geliyorum
enişteee!” diye haykırıp, kasılmaya, titremeye
başladı. Benim vaziyetim de ondan değişik değildi, ben de uzun
bir ‘Ohhh! ’ sürükleyerek götüne fışkırmaya başladım.
Çilem kendini öne atarak, göğüslerini göğsüme yapıştırdı
ve dudaklarıma yumuldu. Yarrağım götündeyken öpüşmeye, çılgın
gibi birbirimizin dudaklarını kemirmeye başladık.
İkimiz de soluk soluğaydık. Bu pozisyonda bir vakit kalıp
soluklandık. Çilem yarrağımın üstünden
kalktığında, götünden çıkan osurukla beraber döller taşaklarıma
püskürdü. Çilem osurduğu için utanmıştı, mahçup bir
biçimde elini götüne tutarak banyoya gitti. Ben de arttan gittim,
beraber duş aldık.
Banyodan çıktığımızda
Çilem ’e, “Azıcık daha yatalım!” dedim. Birbirimize sarılıp
yattık. Sabah beraber otelin lokantasında kahvaltı ettikten sonra Çilem ’i
mektebine vazgeçip, ben de işime gittim. Daha 2 hafta orada
olacağım için çok neşeliydim doğrusu.